Günümüzün en önemli sorunlardan biriside ne yazık ki çevre kirliliğini olduğunu söylersek sanırım bu söylem kimseyi şaşırtmaz. İşte bu yaşanılan çevre kirliliğin en önemli sebeplerinden bir tanesi de zehirli atıklardır. Doğaya yayılan bu zehirli atıklar hem insan hayatı için hem de doğada yaşayan tüm canlılar için tehlike oluşturmaktadır. İşte bu sebepten dolayı insanoğlu bu zehirli atıklara karşı bir mücadele sistemi geliştirme yoluna gitmiştir.
İşte geliştirilen bu yöntemlerden biride bugünkü yazımızda kısaca anlatmaya çalışacağım biyoremediasyon yöntemidir.
Gelişen teknoloji yüzünden insanoğlunun doğaya verdiği zarar ve tahribat her geçen gün artmaktadır.
Evde kullandığımız en basit kimyasallardan tutunda, fabrikalardan salınan dumanlara kadar ürettiğimiz her zehrin dönüşümü için doğada çıplak gözle göremediğimiz bir sürü canlı devamlı olarak çalışmaktadır.
Biyoremediasyon, çevrede oluşan kirlilikleri mikroorganizmalar sayesinde sabitlemek veya dönüştürmek için uğraşıp iyileşme sürecini sağlar. Bu nedenle biyoremediasyonun bir çeşit ıslah etme yöntemi olduğunu da söyleyebiliriz.
Bu yöntemin asıl amacı mikrobiyal büyüme ve etkinlik için en uygun koşulların sağlanmasıdır. Uçucu organik bileşikler, alkil benzen, hoş kokulu hidrokarbonlar ve petrol atıkları gibi su ve toprak kirliliğine yol açan kimyasallar biyoremediasyon yöntemi ile düzeltilip iyileştirilir. Yani başka bir deyişle biyoremediasyon toprak ve su ıslahında kullanılmaktadır.
Topraklarda biriken bu kirli atıklar yalnızca toprak verimliliği ve ekosistem fonksiyonları üzerinde zarara neden olmamaktadır. Aynı zamanda bu toprakta yetişen besinlerin tüketilmesi yoluyla hayvan ve insan sağlığı üzerinde de olumsuz etkileri vardır. Fakat ne yazık ki arıtım süresinin fazla uzun olması ve yüksek kirletici konsantrasyonlarında olumlu neticeler elde edilememesi metodun uygulana birliğine kısıtlama getirmektedir. Toprağın ıslah edilme çalışmalarında nem, sıcaklık, toprak yüzeyi, oksijen, mevsimsel koşullar, besin, kil mineralleri ve PH önemli değişkenlerdendir.
Atık suların genel olarak %99’undan daha fazlası sudan oluşur. Bunun yalnızca geri kalan kısmı kirletici maddelerden oluşmaktadır.
Bu tür çalışmalarda ilk olarak Hollanda’da bir atık su arıtma tesisinde karbon kullanılmadan Candidatus Brocadia Anammoxidans bakterileri sayesinde sudaki amonyağı gidermeyi başarmışlardır. Yine Kuveyt Petrol Faciası ve Alaska Tanker Faciası yüzünden etrafa yayılan atık biyoremediasyon yöntemiyle temizlenmiştir.
Bu bilgilerden yola çıkarak biyoremediasyon yöntemi sayesinde doğada oluşan kirliliğin daha az maliyetli ve daha fazla verimle temizlenebilmesi anlamında büyük bir umut kaynağıdır. Bu nedenle yapılan çalışmalar her geçen gün devam etmektedir.
İşte geliştirilen bu yöntemlerden biride bugünkü yazımızda kısaca anlatmaya çalışacağım biyoremediasyon yöntemidir.
Peki, nedir biyoremediasyon?
Biyoremediasyon hava, torak ve suyun kirlenmesine neden olan bakterilerin mikroorganizmalar ve bitki gibi canlılar yardımıyla zararsız bileşenlere dönüştürme olayına denir.Gelişen teknoloji yüzünden insanoğlunun doğaya verdiği zarar ve tahribat her geçen gün artmaktadır.
Evde kullandığımız en basit kimyasallardan tutunda, fabrikalardan salınan dumanlara kadar ürettiğimiz her zehrin dönüşümü için doğada çıplak gözle göremediğimiz bir sürü canlı devamlı olarak çalışmaktadır.
Biyoremediasyon, çevrede oluşan kirlilikleri mikroorganizmalar sayesinde sabitlemek veya dönüştürmek için uğraşıp iyileşme sürecini sağlar. Bu nedenle biyoremediasyonun bir çeşit ıslah etme yöntemi olduğunu da söyleyebiliriz.
Bu yöntemin asıl amacı mikrobiyal büyüme ve etkinlik için en uygun koşulların sağlanmasıdır. Uçucu organik bileşikler, alkil benzen, hoş kokulu hidrokarbonlar ve petrol atıkları gibi su ve toprak kirliliğine yol açan kimyasallar biyoremediasyon yöntemi ile düzeltilip iyileştirilir. Yani başka bir deyişle biyoremediasyon toprak ve su ıslahında kullanılmaktadır.
Atık suların genel olarak %99’undan daha fazlası sudan oluşur. Bunun yalnızca geri kalan kısmı kirletici maddelerden oluşmaktadır.
Bu tür çalışmalarda ilk olarak Hollanda’da bir atık su arıtma tesisinde karbon kullanılmadan Candidatus Brocadia Anammoxidans bakterileri sayesinde sudaki amonyağı gidermeyi başarmışlardır. Yine Kuveyt Petrol Faciası ve Alaska Tanker Faciası yüzünden etrafa yayılan atık biyoremediasyon yöntemiyle temizlenmiştir.
Bu bilgilerden yola çıkarak biyoremediasyon yöntemi sayesinde doğada oluşan kirliliğin daha az maliyetli ve daha fazla verimle temizlenebilmesi anlamında büyük bir umut kaynağıdır. Bu nedenle yapılan çalışmalar her geçen gün devam etmektedir.