“ Yaradılanı hoş gör Yaradan’dan ötürü “ diyen ve her canlıyı bu düşünceyle kabul eden Yunus Emre hakkında ne yazık ki çok detaylı bilgi yoktur.Bilinenler daha çok kendi yazdığı eserlere ,sözlere ve kendisi hakkında yazılmış olan menkıbelere dayanmaktadır.
Daha öncede bahsettiğim gibi hakkında anlatılan menkıbelere göre Eskişehir’de çiftçilik yaparak geçimini sağlayan Yunus Emre zamanla bozulan mevsim koşulları neticesinde kıtlık çıkınca kapısından kimsenin geri çevrilmediğini bildiği Nevşehir’de olan Hacı Bektaş-i Veli dergahına gitmeye karar verir.
Hacı Bektaş-i Veli , Yunus Emre’yi çok sever.Onun içinde ki cevheri görür. Ve onu bir gün karşısına alıp “ Buğdaymı istiyorsun yoksa himmet mi diye sorar. Yunus ilk etapta hiç düşünmeden himmetin karnını doyurmayacağını söyleyerek buğdayı alır ve uzaklaşır.Ama daha yolun yarısında yaptığı hatanın farkına varıp geri döner.Bunun üzerine Hacı Bektaş-ı Veli himmeti Taptuk Emre’ye verdiğini anahtarının onda olduğunu söyler.Bu sözler üzerine Yunus Emre , Taptuk Emre’nin yanına gider.Dergahta derviş olur ve kırk yıl boyunca dergaha odun taşır. Bir tek gün bile eğri odun getirmez.Ve herkesin bildiği “ Oraya odunun eğrisi bile girmez “ dediği meşhur sözü o zamana aittir.
Yunus Emre dergahta yaşadığı sürece erenlik mertebesine ulaşmak için her şeyi yapar.Fakat hiç bir zaman bu mertebeye ulaştığına inanmaz ve dergahtan ayrılır.
“ Dervişlik dedikleri hırka ile taç değil,
Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil,
Durmuş marifet söyler, erene Yunus Emrem,
Yol eriyle yoldadır,yolsuza yoldaş değil.”
Dergahtan ayrıldıktan sonra yaşadıkları sonucu artık erenlik mertebesine ulaştığına inanan Yunus Emre dergaha geri döner.Ve orada öldüğü bilinir.
Yunus Emrenin bu kadar çok sevilmesinin en büyük nedeni tüm eserlerini halk diliyle yazmış olmasından kaynaklanır.Bu nedenle çok iyi anlaşılmıştır.Aruz ölçüsü ile de şiirleri olmasına rağmen daha çok hece ölçüsü ile yazmıştır.Yunus Emre’nin Divan ve Risaletü’n-Nushiyye olarak bilinen iki eseri bulunmaktadır.
Yunus Emre Hayatı Kısaca
1240 yılında Eskişehirde doğduğu bilinen Yunus Emre Anadolu’da yaşamış eserlerini Türk diliyle yazmış mutasavvıf halk şairidir.Daha öncede bahsettiğim gibi hakkında anlatılan menkıbelere göre Eskişehir’de çiftçilik yaparak geçimini sağlayan Yunus Emre zamanla bozulan mevsim koşulları neticesinde kıtlık çıkınca kapısından kimsenin geri çevrilmediğini bildiği Nevşehir’de olan Hacı Bektaş-i Veli dergahına gitmeye karar verir.
Hacı Bektaş-i Veli , Yunus Emre’yi çok sever.Onun içinde ki cevheri görür. Ve onu bir gün karşısına alıp “ Buğdaymı istiyorsun yoksa himmet mi diye sorar. Yunus ilk etapta hiç düşünmeden himmetin karnını doyurmayacağını söyleyerek buğdayı alır ve uzaklaşır.Ama daha yolun yarısında yaptığı hatanın farkına varıp geri döner.Bunun üzerine Hacı Bektaş-ı Veli himmeti Taptuk Emre’ye verdiğini anahtarının onda olduğunu söyler.Bu sözler üzerine Yunus Emre , Taptuk Emre’nin yanına gider.Dergahta derviş olur ve kırk yıl boyunca dergaha odun taşır. Bir tek gün bile eğri odun getirmez.Ve herkesin bildiği “ Oraya odunun eğrisi bile girmez “ dediği meşhur sözü o zamana aittir.
Yunus Emre dergahta yaşadığı sürece erenlik mertebesine ulaşmak için her şeyi yapar.Fakat hiç bir zaman bu mertebeye ulaştığına inanmaz ve dergahtan ayrılır.
Gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil,
Durmuş marifet söyler, erene Yunus Emrem,
Yol eriyle yoldadır,yolsuza yoldaş değil.”
Dergahtan ayrıldıktan sonra yaşadıkları sonucu artık erenlik mertebesine ulaştığına inanan Yunus Emre dergaha geri döner.Ve orada öldüğü bilinir.
Yunus Emrenin bu kadar çok sevilmesinin en büyük nedeni tüm eserlerini halk diliyle yazmış olmasından kaynaklanır.Bu nedenle çok iyi anlaşılmıştır.Aruz ölçüsü ile de şiirleri olmasına rağmen daha çok hece ölçüsü ile yazmıştır.Yunus Emre’nin Divan ve Risaletü’n-Nushiyye olarak bilinen iki eseri bulunmaktadır.